depersonalizasyon bozukluk*
sahne 1. felsefe olimpiyatı, sınav salonu. sınav öncesi müthiş rahat, neşeli, özgüvenli olsam da sınava gireceğim sirayı seçerken daha diyalog düşünmeler başlamıştı.nedense iki ses yaratıp tartışmalı düşünmeye başlamıştım. komikti. filozof takılmanın dibine ancak o kadar düşük bir felsefe bilgisiyle ulaşacağımdan bu hal normal de sayılırdı. sınav başladı. sınıfta bir sinek vardı. sineği izledim. salak bir hafiflik ve hiçlik içindeydim. sırada oturmuyormuş gibiydim. sanki kapıda dikilip izledim kendimi, sıralar arasında dolaştım, hoca masasının üstüne oturdum. yazıyı ancak son 45 dakikada yazmaya başladım. epeyce bir süre öyle aptal aptal oturmuşum. güya stres, güya panik...
sahne 2. ortaokul(ilköğretim lafını sevmiyorum) son sınıfta töder mi özdebir mi öyle bir sınav vardı. pek de sevmezdim öyle yarışmacı sınavları falan. herneyse. yağmurlu bir mayıstı diye uyduracağım. karanlık büyük bir sınıftı. sıralar griydi. eski, karamsar bir binaydı. sınav boyunca sandalyede oturan kendimi izledim. sonra oturduğum yerden sıraların arasında dolaşan kendimi izledim. kızdım. ateşim çıksın istedim. bir saatten fazla sürede 10 soru mu çözmüştüm 15 mi yoksa? zamanın geçtiğini hissetmemiştim. sınavı terk etmiştim.
sahne 3. siyasi tarih 3 sınavı. kabul, daha sabah yeşil sweatshirt'ü giyerken beni rezil bir gün beklediğini ya da günün rezil bir bana katlanmak zorunda olduğunu biliyordum. stres, huzursuzluk, hazırlıksızlık, panik vs. vs. -hiç de sevmiyorum dersler konusunda şu hallere girmeyi ama- hoca annemin eski deli hallerini hatırlatıyor, üzerimde çocukluktan kalma çocukça bir gerginlik yaratıyordu. sınıfı, kulağıma çalınan sınav öncesi sözleri hatırlıyorum. oturuşumu onlarca kez düzeltip absürd şeyler düşündüm. içimden güldüm birkaç saçma şeye. mesela bir harfi yazmayı unutup "p"ye benzeyen "f"lerimi kağıt üzerinde düzelttim. "şey" her zaman ayrı mı yazılır diye düşündüm. aklım bomboştu. yine salonda dolaşıp kendimi bekledim. hatta sıkıldım kendimi beklerken. falan filan...
hep sınavlarda da değil. bazen kitap okurken, bazen kendi kendime pozlanıp pencereden sokağı izlerken, yürürken, en çok da yalnızken kendimi izleyen, etrafta aheste gezinen bir ben uyduruyorum.
aman yarabbim!
* 1. bu hastalık genelde diktatörlerde görülür. toplumda tektipleşmeye (yoksa "koyunlaşma" mı dese idik?) yol açar*.
(egiboy, 08.11.2002 03:07 ~ 03:27)
2. disosiyatif bozukluklar arasındadır. kişinin mental süreçlerinden ya da bedeninden ayrıldığı hissinin olduğu ya da sanki bunlara dışardan bir gözlemciymiş gibi bakıyor olduğu, sürekli ya da yineleyen yaşantıların olmasıdır. bu yaşantılar sırasında gerçeği değerlendirme yetisi bozulur. zaman zaman derealizasyon, mikropsi ve makropsi de görülür.
(topuklu, 13.02.2005 01:58 ~ 20:42)
ve dört işlem becerisinde zayıflık
sözcükleri eksik ya da harflerin yerlerini değiştirerek yazmak
yavaş ve eksik okuma
gerçeğe çok yakın rüyalar
dizi rüyalar falan filan... vay be.
hasta fln degilsin, cok normalsin.
YanıtlaSilteşhisin için teşekkürler mj.
YanıtlaSil