ağlanacak bir durum doğmuştu ama elinde bıçak meyve yiyordu koltukta, ağlayamadı.bu meyvelerde tabii-tıbbi bir mutluluk var, diye geçirdi içinden.
ağlanacak bir durum yoktu sonraki bir zamanda.öğle vakti radioheadvari bir iç sıkıntısı duymuştu.vitamin haplarını yutmuştu kahvaltı niyetine.modern bir ağlamaklık doğmuştu içine.ölmüştü sonra.
gecenin sabahla karıştırılabilecek bir saatinde haneke izlemişti. neden böyle acımasızca rahatsız ediyordu kendini, bilemiyordu. belki bir sebebi üçüncü tekilden yaklaşmasıydı kendi öz yaşantısına.üçüncü tekillikte karışmak isteğiydi belki de diğer olası yaşam tarzlarına.
kurşunla mı yazsam tükenmezle mi diye düşündü.kurşunun mürekkepten daha tükenmez bir madde olduğunu düşünerek alman malı, holocaust icadı kurşunu tercih etti.ne fark ederdi?
eline ilginç bir kitap aldı.güzel zamanlar, güzel mekanlar tasavvur eden kitapları severdi.biraz inceledi.çay demledi. şunları okudu:
"-yoksuluz, yarı tanrı değil.
-kederleneceğimiz bir sürü şey var ve bir altın çağa giriyor değiliz.
-nazikçe bir yaklaşıma; zorbalığa karşı bir ruha gereksinimimiz var; ve küçük güzeldir.
-doğrunun egemenliğini sağlamamız gereklidir.
-ancak bunlar bizi barışçıl kılabilecektir. " metanetli olmalıydı.
ne yapacağını bilemedi başka bir zamanda.her zamanki gibi iki artı iki beş etti, sürpriz olmadı.
seni ozledik. ve seviyoruz ,mutlu yıl.
YanıtlaSilmutlu yıl, güzel mutlu insanlar!
YanıtlaSil